باب: خرص
التمر.
54-Hurma Miktarını Yaşken Ağaç Üzerinde Tahmin Etmek
حدثنا
سهل بن بكار:
حدثنا وهيب،
عن عمرو بن يحيى،
عن عباس
الساعدي، عن
أبي حميد
الساعدي قال:
غزونا
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم غزوة
تبوك، فلما
جاء وادي
القرى، إذا
امرأة في حديقة
لها، فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم لأصحابه:
(اخرصوا). وخرص
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
عشرة أوسق،
فقال لها:
(أحصي ما يخرج
منها). فلما
أتينا تبوك
قال: (أما،
إنها ستهب
الليلة ريح
شديدة، فلا
يقومن أحد،
ومن كان معه
بعير
قليعلقه).
فعلقناها،
وهبت ريح شديدة،
فقام رجل،
فألقته بجبل
طيئ. وأهدى
ملك أيلة
للنبي صلى
الله عليه
وسلم بغلة
بيضاء، وكساه بردا،
وكتب له
ببحرهم، فلما
أتى وادي
القرى قال
للمرأة: (كم
جاءت حديقتك).
قالت: عشرة
أوسق، خرص
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (إني
متعجل إلى المدينة،
فمن أراد منكم
أن يتعجل معي
فليتعجل).
فلما - قال ابن
بكار كلمة
معناها - أشرف
على المدينة
قال: (هذه طابة).
فلما رأى أحد
قال: (هذا جبيل
يحبنا ونحبه،
ألا أخبركم
بخير دور الأنصار).
قالوا: بلى،
قال: (دور بني النجار،
ثم دور بني
عبد الأشهل،
ثم دور بني ساعدة،
أو دور بني
الحارث بن
الخزرج، وفي
كل دور
الأنصار -
يعني - خيرا).
[-1481-] Ebu Humeyd es-Saidî şöyle anlatır: Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem ile Tebuk gazvesinde bulunmuştuk. Vadi'l-Kura adlı yere geldiğimizde
bahçesinde bulunan bir kadına rastladık. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
sahabîlere, "Ne kadar hurma olduğunu tahmin edin" buyurdu ve kendisi
de on vesk olacağı yönünde tahminde bulundu. Kadına da, "Çıkacak olan
mahsulü ölç" buyurdu.
Tebuk'e geldiğimizde, "Bu gece çok şiddetli bir fırtına
olacak. Sakın hiç bir kimse ayağa kalkmasın. Devesi olan da bağlasın"
buyurdu. Biz de develerimizi bağladık.
O gece şiddetli bir fırtına oldu. Bir kimse ayağa kalktı, fırtına
onu Tay dağına attı.
Eyle hükümdarı, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e beyaz bir katır
hediye edip ona bir bürde giydirmişti. Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
da deniz kenarında bulunan halk için bir mektup yazıp gönderdi.
Vadi'l-Kura'ya geldikleri zaman kadına, "Bahçen ne kadar ürün
verdi?" diye sordu. O, "Resûlullah'ın tahmin ettiği gibi on
vesk" dedi.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Ben Medine'ye biraz hızlı
gideceğim. İçinizden benimle beraber gelmek isteyenler hızlı davransın"
buyurdu.
Ravi, "İbn Bekkar burada şu anlamda bir şey söyledi"
demiştir:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'yi teşrif ettiği zaman,
"İşte bu Tabe (güzel şehir)'dir" buyurdu. Uhud dağını görünce,
"Bu bir dağaktır, o bizi sever biz de onu severiz.
Size en hayırlı ensar bölgelerini söyleyeyim mi!?" buyurdu.
Sahabîler, "Evet" diye cevap verince, "Benî Neccar, sonra Benî
Abdi'l-Eşhel, sonra Benî Saide veya Ben-l-Haris İbnü'l-Hazrec bölgesidir. Bütün
ensar bölgelerinde hayır vardır" buyurmuştur.
Tekrar: 1872, 3161, 3791, 4422
وقال
سليمان بن
بلال: حدثني
عمرو: (ثم دار
بني الحارث،
ثم بني ساعدة).
وقال سليمان،
عن سعد بن
سعيد، عن
عمارة بن غزية،
عن عباس، عن
أبيه، عن
النبي صلى
الله عليه وسلم
قال: (أحد جبل
يحبنا ونحبه).
قال
أبو عبد الله:
كل بستان عليه
حائط فهو حديقة،
وما لم يكن
عليه حائط لم
يقل حديقة.
[-1482-] Abbas (İbn Sehl İbn Sa'd) babasından, Resûlullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Uhud, bizi seven, bizim de
onu sevdiğimiz bir dağdır."
Ebu Abdullah el-Buharî, çevresinde duvar olan bahçeler
"hadîka"dır. Böyle olmayan bahçelere "hadîka" denilmez,
demiştir.
AÇIKLAMA: Konu, çıkacak hurma
miktarını tahmin etmenin caiz olduğunu ifade etmektedir. Buradaki tahmin,
ağaçta bulunan yaş hurmadan ne kadar kuru hurma çıkacağı ile ilgilidir.
Tirmizî bazı alimlerin "tahmin" olayını şöyle tefsir
ettiğini nakletmiştir: Meyveler yaş olarak belirli bir seviyeye gelince devlet
başkanı, ne kadar hurma ya da üzüm çıkacağını tahmin eden bir
"tahminci" (eksper) gönderirdi. Daha sonra da "tahminî"
miktarla, öşür olarak verilmesi gereken miktar tespit edilirdi. Hasat mevsimi
geldiği zaman da belirlenen miktar öşür olarak alınırdı."
Tahmin"in faydası şudur; Meyve yetiştiricileri, ne kadar
meyve çıkacağını tahminî olarak bilince rahatça ondan yiyebiliyor, çiçek iken
bir miktarını satabiliyor, aile efradına, komşuya ve fakirlere verme konusunda
daha rahat davrana-biliyordu. Çünkü söz konusu davranışların onlara
yasaklanması çok büyük güçlük çıkarmaktaydı.
Hattabî şöyle der: Rey ekolüne mensup alimler
"tahmin"de bulunma tasarrufunu kabul etmemişlerdir. Bazı alimler
bunun, ziraatie uğraşanları korkutarak zekat memurlarını aldatmalarını önlemek
İçin yapıldığını, bağlayıcı bir hüküm anlamında olmadığını belirtir. Çünkü bu
sadece bir tahmindir.
Hattabî bu görüşü şöyle eleştirir: Riba (faiz) ve kumarın haram
kılınması daha öncedir. "Tahmin" ise, Resûlullah'ın (s.a.v.) vefatına
kadar uygulanmıştır. Daha sonra da Ebû Bekir, Ömer ve diğer halifeler
uygulamıştır. Ne sahabîlerden, ne de Şa'bî'nin dışındaki tabiînden bu
uygulamanın bırakıldığı ile ilgili herhangi bir haber gelmemiştir. Yani bu
uygulama Tabiin devrinin sonuna kadar devam etmiştir.
Tahavî, "tahmin"in caiz olmayışının gerekçesini şöyle
açıklar: Meyvelerin bir afete maruz kalıp telef olması muhtemeldir. Bu durumda
meyve sahibinden alınacak miktar, eline sağlam bir şekilde geçmeyen meyvenin
öşrü olacaktır."
"Tahmin"! caiz görenler, meyve sahibinin, böyle bir
durumda "tahmin"le belirlenen miktarı tazminle yükümlü olmadığını
söyleyerek cevap verir.
İbnü'l-Münzir de "Kendisinden ilim alınan bütün alimler,
tahminden sonra, hasattan önce meyvenin başına bir afet gelmesi halinde, meyve
sahibinin bunu tazmin borcu olmadığında ittifak etmiştir" der.
Vadi'l-Kura, Medine ile Şam arasında eski bir şehirdir. Bununla ilgili açıklama
"Alım - Satım" konusunda gelecektir.
Eyle, deniz kenarına yakın bir yerde eski bir şehirdir.[Günümüz Kudüsüne
yakın bir kasaba]
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdiği mektup o
beldenin ödemekle yükümlü olduğu cizye ile ilgilidir.
Yukarıdaki hadis, ne kadar ürün çıkacağını tahmin etmenin caiz
olduğunu göstermektedir. Bu konu ile ilgili görüş ayrılıkları daha önce
zikredilmişti.
Caiz görenler de, "tahmin"de bulunmanın, farz mı
müstehap mı olduğu konusunda ihtilaf etmiştir. Saymerî, Şafiîler'in farz olduğu
görüşünde olduğunu nakleder.
Cumhura göre müstehaptır. Ancak örneğin kısıtlı (mahcur) bir
kimsenin hakkı bulunması ya da ortakların emîn olmaması halinde başkasının
malını korumak amacıyla "tahmin"de bulunmak farz olur.
Alimler, tahminde bulunmanın, sadece hurmaya mı mahsus olduğu ya
da üzüme veya hem kurusundan hem de yaşından istifade edilebilen bütün ürünleri
kapsayıp kapsamadığı konusunda ihtilaf etmiştir.
Kadı Şureyh ve bazı zahirî alimler ilk görüşü benimsemiştir.
Cumhur ise ikinci görüştedir. Buharî ise üçüncü görüşü savunmaktadır.
Resulullah'ın (s.a.v.), rüzgarın eseceğini bildirmesi
peygamberlik alametlerindendir.
Halkı eğitmek ve öğretmenin gerekliliği de hadisten çıkarılacak
dersler arasındadır. Endişe verici durum bulunması halinde İhtiyatlı davranmak
gerekir.
Hadisin sonunda Medine ve ensarın faziletine işaret edilmiştir.
Faziletli insanlar arasında genel olarak veya isim vererek bir kısmının
diğerinden daha faziletli olduğunu söylemek caizdir. Yine bu yönde hediye ve
mükafat vermek de caizdir.